28.03.2006

Örnek bir hayat tarzı...

Sanatkar Böcekler

Hiç, bir böceği özlediğiniz oldu mu?

Ben galiba ipek böceklerimi özledim. Ortaokulda beslediğim sevimli tırtılları..

Onlarla ilk tanıştığımda, tiksinti ile karışık bir ilgi duydum. Sonra onları arkadaşımdan satın aldım. Genişce bir kutuya yuvalarını hazırladım. Altını dut yapraklarıyla döşedim. Başka şeylerle de besleniyorlarmış aslında, ben eksik bilgilerimle oların sadece taze dut yaprağı yediklerini zannediyordum. Evimizin civarında fazla dut ağacı olmadığı için, okula gidip gelirken, askeriyenin bahçesinden aşırıyordum genelde. Veya, kuzenime rica minnet bulduruyordum bir yerlerden. Tabi rüşvet karşılığında :)

Şehirler arası yolculuğa çıktığımızda, bagajın düzeni ipek böceklerime göre yapılıyordu. En emniyetli yer onlara ayrılıyordu. Onları dakikalarca izlerdim. Estetik hareketlerle yaprak yiyişlerini, kabuk değiştirmelerini, sonunda kendilerini kozaya hapsedişlerini, kelebek olup geri dönüşlerini, sonra sayısız yumurtalarını...

Farkında olmadan tefekkür edermişim aslında. "...zehirli bir sineğin eliyle şifalı
en tatlı balı bize yedirmek; hem, en güzel ve yumuşak bir libası elsiz bir böceğin eliyle bize giydirmek; hem, rahmetin büyük bir hazinesini küçük bir çekirdek halinde bizim için saklamak, ne kadar cemil bir kerem, ne kadar latif bir rahmet eseri olduğu bedahaten anlaşılır." satırlarını her okuduğumda bunu daha iyi anlıyorum.

Şimdi bahçemde kocaman, taze yapraklarla dolu bir dut ağacı var. Fakat artık ipek böceklerim yok...

24.03.2006

Bahar

Bahçelere geldi ya, ruhlara gelsin bahar..

Şu kuru dal canlandı..

her yanından yeşil hayat fışkırdı..
hal diliyle söyledi:
"diriliş var topraktaki bedene..
onları da diriltir, beni kim dirilttiyse"


Ağaçlara geldi ya, kalplere gelsin bahar..

Bak tabiat uyandı..

çamurları yıkandı..
bir renk ve ahenk çarşafına sarıldı..

Ya tozlanmış kalplere,
küf tutmuş yüreklere ne zaman gelir bahar..
üzerlerine elbet rahmet yağmuru yağar..


Tohumcuğa geldi ya, umuda gelsin bahar..

Bak küçücük haliyle ne yükleri sırtladı..

içine sığamadı, kabuğu da çatladı..
dal verdi, yemiş verdi, kayalara kök saldı..
hal diliyle söyledi:
"Şu ufacık cismime bu gücü Allah verdi..
O'nun ismi olmasa benim takatim neydi?
Sevinin ey insanlar, ey zişuur varlıklar..
ben şu aciz halimle işte 'bismillah' dedim..
siz de 'bismillah' deyin..
Allah'ı yar edinin..
ve de O'ndan dileyin..

Zahirde geldi ya, hakikatte gelsin bahar..

İnsanlığa ağlayan gözlere gelsin bahar..

Ötelerde mazlumun yüzüne gelsin bahar..

Dua ile titreyen dudağa gelsin bahar..

Nihayet alem-i İslam'a gelsin bahar..."

23.03.2006

En pratik patates soyma tekniği..

Pratik hanımlar ve beyler, bu tekniği denemeli!

Not: Tercümesi olmadığı için ben gördüklerimle yetindim. Siz de öyle yapın ;)


21.03.2006

Nefsime..

Hz. Ömer (r.a.)'den Nasihatler :

Sana kötülük yapan kimseyi ona iyilik yaparak cezalandır.

H
akîkatı anlayana kadar din kardeşinin davranışını iyiye yor.

Müslüman kardeşinin ağzından çıkan bir lakırdıyı iyiye yorman mümkün oldukça kötüye yorma.

Kendini töhmet altında bırakacak işlere mübaşeret eden, kendisi hakkında kötü düşünenleri kınamasın.

Sırrını gizleyen muradına erer.

Sâdık arkadaşlar edin, gölgelerinde yaşarsın. Çünkü sâdık dostlar, huzurlu anlarda süs, sıkıntılı demlerde silahtır.

Seni ölüme götürse de doğruluktan ayrılma.

Seni ilgilendirmeyen işe karışma.

Henüz vukû’ bulmamış şeylerden sorma.

İhtiyâcını, onu gidermeni istemeyenlere iletme.

Yalan yere yemîni hafîfe alma, Allah seni helâk eder.

Kötülüklerini öğrenmek düşüncesiyle de olsa fâcirlerle arkadaş olma.

Düşmanlarından uzak dur.

Güvenmediğin dostlarından sakın. Güvenilir kimse de Allah’tan korkandır.

M
ezarlıklarda derin saygı içinde ol.

Tâat anında kendini zavallı gör.

Günah işlemek istersen sonunu düşün.

Herhangi bir işinde, Allah’tan korkanlarla istişâre et. Zîrâ Allah: Meâlen “Allah’tan, kulları arasında yalnız âlimler korkar,” buyurur.

(Hayatü’s-Sahabe)


18.03.2006

Bir Şehit Mektubu...

Çanakkale cephesine gönüllü katılmış yedek subay Muallim Hasan Ethem'in şehitlik mertebesine ermeden az evvel anasına yazdığı ve oradaki askerlerin manevi iklimini aksettiren mektubunun bir parçası:

"Valideciğim!


4 asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi!

Nasihatamiz mektubunu Divrin Ovası gibi güzel, yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının gölgesinde otururken aldım. Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha güçlendirdi. Okudum, okudukça büyük dersler aldım. Tekrar okudum. Şöyle güzel bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim.

Gözlerimi biraz sağa çevirdim. Güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir sada ile beni müjdeliyorlardı. Nazarlarımı sola çevirdim; çığıl çığıl akan dere, bana validemden gelen mektuptan dolayı gülüyor, oynuyor, köpürüyordu.

Şu anda bu güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında, çamaşır yıkayan askerlerim saf saf dizilmişler. Davudi sesli yiğit bir ezan okuyordu. Herkes, herşey, bütün mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu. Ezan bitti, o dereden ben de bir abdest aldım. Cemaat ile namazı kıldık.

'-Ey yerlerin ve göklerin Rabbi! Ey şu öten kuşun, şu gezen ve meleyen koyunun, şu secde eden yeşil ekin ve otların, şu heybetli dağların Halikı! Sen, bütün bu müslüman Türk milletine verdin. Yine onlarda bırak! Çünkü böyle güzel yerler ve şu nimetler, seni takdis ve senin yüceliğini tasdik eden bu millete mahsustur.

Ey benim Rabbim! Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri, senin ism-i celalini İngiliz ve Fransızlar'a tanıtmaktır. Sen bu şerefli dileği ihsan eyle ve huzurunda titreyerek böyle güzel ve sakin yerde sana dua eden bu askerlerin süngülerini keskin, düşmanlarını zaten kahrettin ya, bütün bütün mahveyle!..' diyerek dua ettim ve kalktım.. Artık benim kadar mes'ut, benim kadar bahtiyar kimse tasavvur edilemezdi...

Valideciğim, çamaşır falan istemem, paralarım duruyor.

ALLAH RAZI OLSUN

4 Nisan 1915

Oğlun HASAN ETHEM... "


15.03.2006

Bir'i iste...

Yalnız biri iste; başkaları istenmeye değmiyor.

Biri çağır; başkaları imdada gelmiyor.

Biri talep et; başkaları lâyık değiller.

Biri gör; başkalar her vakit görünmüyorlar, zevâl(yokluk) perdesinde saklanıyorlar.

Biri bil; mârifetine yardım etmeyen başka bilmekler faydasızdır.

Biri söyle; Ona âit olmayan sözler, mâlâyânî (faydasız,boş) sayılabilir…



12.03.2006

Kalbi de varmış

Müslüman katliamlarının mimarlarından Miloşeviç'in kalbi durmuş!
Demek O'nun da bir kalbi varmış...

"Hiç mümkün müdür ki, en küçük bir mahlukun,
en küçük bir hacatının(ihtiyacının) imdadına koşan bir adalet ve hikmet, insan gibi en büyük bir mahlukun beka gibi en büyük bir hacetini(ihtiyacını) mühmel bıraksın(ihmal etsin), en büyük istimdadını ve en büyük sualini cevapsız bıraksın; Rubiyetinin haşmetini, ibadının(kullarının) hukukunu muhafaza etmekle, muhafaza etmesin?
Halbuki, şu fani dünyada kısa bir hayat geçiren insan, öyle bir adaletin hakikatine mazhar olamaz ve olamıyor.

Belki(şüphesiz) bir mahkeme-i kübraya bırakılıyor...
"


Hayvanlar aleminden...

Bu kuşun biraz bakıma ihtiyacı var ..Bir de şuna bakın..

10.03.2006

İ n s a n c ı k...


Yeni bir hayat ve minik bir beden.. minyatür bir sanat eseri.. han sahibinin yeni misafiri...

Gözlerini açabilmek için verir ilk mücadeleyi.. bakınca dünyayı unutturan gözlerini..

Kokusu; saflığına, masumiyetine yakışır bir koku.. Cennet kokusu der büyükleri.. hiç bir parfümeride yok misli benzeri..

Rızkı kendisinden önce gelir. Öyle bir rızk ki; ancak taklidini yapabilen ilme ömürler tüketilir.. Ona en iyisini, Onu en güzel şekilde yaratan verir...

Vicdan nasipsizleri tarafından bir ücraya terk edildiğinde kendisini müdafaa edemeyecek kadar aciz...

Yine bir avazıyla, etrafındaki devasa bedenleri kendine musahhar edecek bir kudret ayinesi...

Daha yazılacak ve söylenecek çok şey var.. artık geriye kalanları, günün birinde belki O yazar...

8.03.2006

8 MART

Bugün 8 mart dünya kadınlar günü. (!)
Böyle bir günün neden 8 martta kutlandığını bilmeyenler varsa burdan okuyabilir. Ben de yeni öğrendim.

Tanıdığım hiç bir kadın böyle bir günde onure olmuyor ve kendini özel hissetmiyor. Peki bu gün kimler için?

Belki; "Bir gün de sizin olsun. Nasıl olsa 364 gün bizim" diyen erkekler içindir. Veya ; "Kadınlar çiçektir, erkekler böcek" gibi sloganlarla, aslında bir feminizm günü kutlayan kadınlar içindir. "Hakkımızı istiyoruz" diye haykıran kadınlar asıl haksızlığı kendileri yaparlar.

Kadının toplumdaki öneminin, İslamın kadına verdiği değerin idrakinde olmadıklarından, böyle lutfedilmiş bir günü fırsat bilerek, bazı haksızlıkların önüne geçebileceklerini zannederler.

Her şey toz pembe değil elbette. Gerçeklere gözlerimi kapatmıyorum. Uzun vadeli fakat garantili bir çözüm yolu öneriyorum;

Çocuklarımızı Kur'an ahlakı üzerine yetiştirmeye çalışalım. Çünkü Kur'an, kız çocuklarını diri diri gömen bir cahil zihniyeti terbiye etmiştir.

Dolayısıyla, şuurlu annelerin yetiştirdiği nesiller daha şuurlu nesiller yetiştirecektir.

Hemcinslerim bunun gibi, senede bir günlere ve sahte alakalara muhtaç değiller. Umumunu tenzih ediyorum!...

6.03.2006

Ispanağın faydaları ;)


Ispanak, içerdiği vitaminler bakımından çok zengin bir bitkidir. Kansızlığa iyi gelir. Temel Reis kadar olmasa da güçlendirir vs...

Misafiri olduğum bir arkadaşım, özellikle benim gibi Antep fıstığı severlere çok cazip görünen bir yaş pasta hazırlamış. İştahla tadına baktım fakat, görüntü var tat yok. (Dedikodudan hiç haz etmem :) ) Her lokmada pastadaki hileyi çözmeye çalıştım. Sonunda dayanamayıp sordum. "Bunun bir püf noktası var mı?" diye.

Sağolsun anlattı. Hamurunu hazırlarken içine ıspanak çekmiş. Üzerine serpiştirilmiş fıstık görüntüsü de hileliymiş. Pişen kekin kenarları kesilip fırında kurutulmuş ve rondoda çekilmiş. Böylece bol miktarda yalancı fıstık elde edilmiş.


Bu sayede ıspanağın bilmediğim bir faydasını daha öğrenmiş oldum.

Çocuğu ıspanağı sevmeyen annelere ve tutumlu hanımlara tavsiye edilir.

5.03.2006

Yamalı bohça

Geçtiğimiz günlerde, bir aile büyüğümüzün evine ziyarete gittim. 60 lı yaşlarında güzel ahlak timsali bir hanım. 46 yıllık hayat arkadaşının tabiriyle " bir huri kızı".

Başlayıp da bir türlü bitiremediğim örgümden bahsettim. Bana bir model gösterecekti. Elinde bir bo
hçayla içeri girdi. İçinden, 2 yıl önce ebedi aleme yolcu ettiği kızına, çocukluğunda örmüş olduğu bir kazağı çıkardı. Beni asıl etkileyen, kazağın sarıldığı bohça oldu. Kırkyama veya peçvörk denilen bir teknikle yapılmış. Bohçanın bir kısmını kendisi bir kısmını ise, şimdi Medine'de ikamet eden ablası yapmış. Kendi yaptığı kısım dikişlerinin muntazamlığından ayırt ediliyor. Bohçadaki eskimiş kumaş parçalarını göstererek şöyle anlattı; "bu annemin en çok giydiği elbisesiydi. Şu da babamın şalvarından bir parça. Bu da benim en sevdiğim elbisemin...."

Eskimiş kumaş parçaları ancak bu kadar değerlenebilirdi herhalde...

Sonra yadedilenlere Fatiha okuduk.
Bir gün biz de eski bir bohçada tarihi izleyebilir miyiz?
Ancak "Yazan" bilir...

4.03.2006

Dua

Dua eden adam anlar ki;
'Birisi' var onun hatırat-ı kalbini işitir,

her şeye eli yetişir.
Her bir arzusunu yerine gtirebilir.
Aczine merhamet eder,
fakrına medet eder.

Bedizüzzaman

2.03.2006

Neden Geldim Blogistana?

Merhaba!

Geleceğim, geliyorum derken sonunda geldim.
Blog alemini kenarından, köşesinden takip ediyorum bir süredir. İstifade edilebilecek güzel bloglar var. Ulvi bir amaca hizmet edenler, insanların iç dünyaları, kimi agresif, kimi sevimli, kimi hoş kimi boş..
Bir çoğu da iştah açıcı ve acıktırıcı bloglar. Ne marifetli hanımlar varmış. Sanal alemde altın günü muhabbeti. :-)
Şu blogculuğu bir de ben deneyeyim dedim.
Ortaya karışık bir blog olur muhtemelen.
Hayırlı olur inşallah.. vesselam..