30.05.2006

Kulluğum Sultanlığımdır

Hatırlıyorum, bir tanıdığım 'Niçin namaz kılıyorsun?' diye sormuştu da hemen cevap vermek yerine, başka bir soruyla mukabele etmiştim: 'İlletini mi öğrenmek istiyorsun, hikmetini mi?' Şaşırmış, 'bu ne demek oluyor' demişti. Şöyle bir açıklama yapmıştım: 'İllet, hakiki sebep demektir. Hikmet ise, gözetilen fayda ve menfaat.'

'Şu halde illeti nedir?'

'İlâhî emir, sadece emredildiği için kılıyorum.'

'Ya hikmeti?'

'Saymakla bitmez. Ben, hemen aklıma gelenleri söyleyeyim. Herşeyden önce, cehennem ateşinin kalkanı, kabir azâbının siperi ve cennet kapılarının anahtarıdır. Ebedî saadet, onun sonsuza uzanan bir meyvesidir.

Namaz kalbe gıda, rûha şifa, bedene sıhhat, vicdana ölçü, akla istikâmet, iradeye kuvvet ve duygulara intizam verir.

Namaz, hayatı disiplin altına alır, günahtan korur, manevî kirleri temizler. Ruh, onunla nefes alır, huzur bulur, sükûna erer, Rabbine yönelir. Mânevî yükselişin merdivenidir namaz; bütün ibadetlerin özüdür.

Ancak bunların hiçbiri olmasaydı bile ben namazımı yine kılacaktım. Çünkü, faydalar teşvik edici olabilir, fakat asla hakiki sebep olamaz. Önce istenilmez, belki sonra verilir.'

O zaman söyleyemedim, dostuma şunları da söylemek isterdim:

'Namaz îmânımın ifadesidir, acizliğimin, zayıflığımın, çaresizliğimin, kısacası kulluğumun itirafıdır.

Namaz gözümün nuru, gönlümün gözbebeğidir. Dünyam onunla aydınlandı, hakikatı onun ışığıyla gördüm, diğer varlıkların ibadetlerini onun ilhâmıyla bildim.

Secdedeki zilletimde izzetimi bulmuşum. Allah'a baş eğişim, başkasına baş eğmeyeceğime dair yeminimdir. Alnım yeri öperken, rûhum da beni sayısız ni'metlerle yaşatan rahmet elini öpmektedir.

Namazda ben âlem olurum, âlem de ben olur. Yüce divanda kâinatın sözcülüğünü ederim. Dilsiz varlıklar benim dilimde dile gelir.

Seccade tahtım, secde saltanâtım... ve kulluğum sultanlığımdır.'

Ömer Sevinçgül

16.05.2006

AB-DEST

Ab sudur ve dest el.

Su ile elin birleşmesinde ne var?

Bir sevda, bir hasret, bir kavuşma arzusu.Cenab-ı Hak "Biz canlı olan herşeyi sudan yarattık" buyuruyor.
Oysa insanın aslı topraktır bilirsiniz. Lakin biraz suyla karışmış bir toprak, düpedüz balçık yani.

Toprakla su birbirinden uzak düşmüş Adem ile Havva gibidir.Gün geçer hasret koyulaşır. Su başını taştan taşa vurup asırlar boyu avare dolaşır. Güneşin altına gerilen toprak bağrını şerha şerha yararak vuslat gününü bekler.

Ab sudur ve dest el.

Toprakla suyu kavuşturan kudrete binlerce şükran. Ne görkemli buluşmadır o; can kuşu kanat çırpar, her yönden bereket fışkırır. Hayat denilen anlaşılmaz şey orada beliriverir; tohum çatlar,çocuk doğar, çimenin yeşil ucu toprağı yarıp çıkar. İşte bu harekettir, canlanmadır, gafletten, ataletten, meskenetten kurtuluştur.

Abdest alan mümin suya kavuşmuş toprak gibidir. Azaları üzerinden geçerken serin sular; kuru gövdeden yapraklar,çiçekler göverir. Bütün bu çabalama, bu hazırlık Hakk'ın huzuruna çıkılacağı içindir. Abdest namazın kapısı değil midir? Hakka varan kişi içini ve dışını temizlemiş olmalı değil midir? İşte abdest bizi temizler. İçimizi,dışımızı nur ile doldurur.

Ellerimizi yıkarken, bu ellerle ne günahlar işlediğimizi biliriz. İşte onlar parmaklarımızın arasından kayıp giden sulara karışır ve temizlenir.

Abdestin suyu günaha bakan gözleri, günahla kızaran yüzü de arındırır.

Ağzı abdest suyu ile çalkaladığımız zaman, bizi günaha sokan kelimeler,

Bu kelimeleri oluşturan dil ve dişler pir ü pak olur.

Başımızı mesh ettiğimizde zihnimizden geçen günahlar bir bir dökülür.

Kulaklara değen abdest suyu bu organın dikkat kesilip dinlediği günahkar sözleri siler süpürür.

Ve en nihayet bizi günahın kapısına kadar yürüten ayaklarımızı yıkarız. Onlar da günahtan kurtulmuş olur.

İki cihan serveri Peygamberimiz Efendimiz şöyle buyurmuş değil midir: "Ümmetim kıyamet gününde, yüzleri,elleri, kolları parlak vaziyette çağrılacaktır. İşte bu parlaklık abdestin izidir."

Namaz nurdur, sadaka bürhandır, sabır ziya, temizlik imanın yarısıdır. Ve abdest bu temizliğin anasıdır.

Yani ab su dest eldir.
Su ile elin birleşmesi abdesttir.

Su bulamayan mümin teyemmüm eder.Yani elini toprağa sürter. Toprak da bir temizleyendir.O da sudan gelen bir can taşır...


-Alıntı-

12.05.2006

...


İlahi!
Senin için olsun söylediklerim
Susup söylemediklerim
Sana olsun göz yaşlarım
Gülüşüm, bakışım
Senin olsun düşündüklerim
dinlediklerim.. anlattıklarım
Senden olsun hüzünlerim..
sevinçlerim.. umutlarım.. korkularım
Sevdiğine olsun sevgim
Sevmediğine olsun uzaklığım
Senin verdiğine olsun teşekkürüm
Senin aldığına olsun rızam.. tahammülüm
Senin vereceğine olsun ümidim.. duam.. niyazım
Senin dergahında eğilsin başım
Senin rızan olsun hedefim
Yalnız Sana yansın
Senin için kavrulsun
Yüreğim
...

6.05.2006

Bir Mezar Taşından...

Örtün üstünü!
Çağırın yarini, kardeşini, dostunu...
İşitmeyenler işitsin,
Yanık sesli müezzin okusun selasını.
Sahibine dönüş vakti gelmeden,
Şükür ki tanıdı Mevla'sını.
Annesi nasıl giydirdiyse gelinliğini,
Öylece giydirin pak kefenini.
Dualarla indirin mekanına
Bakmayın zahirde darlığına,
Nasıl sığdı bebek ana karnına?
Kıblesine dönsün yönü son defa...
Soğuk gecelerde yorganını örten,
Müşfik babası gibi örtün üstünü.
Kuru toprak atmayın üzerine!
Fatihalar, Yasinler, hatimler alın küreklerinize.
Vazifesi bitti.
Yeter aldığı hava, gördüğü gün ışığı...
Çağırın yarini, kardeşini, dostunu...
Üşümüş cesedimin
Örtün üstünü!..

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

"Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı zevkten başka birşey değildir." (Al-i İmran-185)