Hayırlısı...
Allah hayrını versin...
Bunda da vardır bir hayır...
Hayırdır?
Hayır, hayır...
Bu kadar "hayır" hayra alamet midir bilmem...
Neyse, Allah'dan hayırlısı... :)
Derviş, gezmeye devam eder ve aradan uzun yıllar geçtikten sonra, yolu yine aynı bölgeye düşer. Öğrendiklerinden şaşkına döner. Bir süre önce ölen Haddad, ailesi olmadığından, bütün varını yoğunu, en sadık hizmetkârı ve eski dostu Sakir'e bırakmıştır. Sakir, Haddad'ın konağında oturmaktadır. Kocaman arazileri ve binlerce sığırı ile yine o yörenin en zengin insanı olmuştur. Derviş, eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar çok sevindiğini dile getirdiğinde yine aynı yanıtı alır:
"Bu da geçer..."
Birkaç yıl sonra Derviş yine Sakir'i arar. Ona bir tepe gösterirler. Tepede Sakir'in mezarı vardır ve mezar taşında söyle yazmaktadır: "Bu da geçer". Derviş, üzgün bir şekilde, "Allah Allah, ölümün nesi geçecek?" diye düşünür ve gider...
Ertesi yıl, Derviş, Sakir'in mezarını ziyaret etmek için geri döner ama ortalıklarda mezar falan kalmamıştır. Büyük bir sel gelmiş, bütün tepeyi silmiş süpürmüş ve Sakir'in mezarından geriye hiç eser kalmamıştır.
O yıllarda, ülkenin sultanı, kendisi için çok değişik bir yüzük yapılmasını ister. Bu öyle bir yüzük olacaktır ki, sultan mutsuz olduğunda umudunu tazeleyecek, mutlu olduğunda da, mutluluğun rehavetine kendini kaptırmasını, tembelliğe düşmesini önleyecektir. Hiç kimse, sultanı tatmin edecek böyle bir yüzük yapmayı başaramaz.
Sultanın adamları bir gün bilge Derviş’i bulurlar, yardım isterler. Sultan yüzüğe fena halde takmıştır. Derviş, sultanın kuyumcusuna hitaben bir mektup yazar. Kısa bir süre sonra, yüzük sultana sunulur. Sultan önceleri hiçbir anlam veremez; çünkü son derece sade bir yüzüktür bu. Sonra üzerindeki yazıya takılır gözü. Üzerinde biraz düşünür ve yüzü aydınlanır. Büyük bir mutluluk ışığı parlar gözlerinde. Sonunda tam da istediği bir yüzüğü olmuştur. Yüzüğün üzerindeki yazı mı? Şu yazılıdır yüzüğün üzerinde:
"Bu da geçer..."