7.11.2006

Bu da geçer...

Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye varır. Karsısına çıkan insanlara, kendisine yardım edecek, yemek ve yatacak yer verecek birileri olup olmadığını sorar. Köylüler, Derviş’e, kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu söylerler ve Sakir diye birinin çiftliğini tarif edip, oraya gitmesini salik verirler.

Derviş yola koyulur, yolda birkaç köylüye daha rastlar. Onların anlattıklarından, Sakir'in, o yörenin en zengin kişilerinden biri olduğunu öğrenir. Bölgedeki ikinci zengin ise, Haddad isimli bir başka çiftlik sahibidir. Derviş, Sakir'in çiftliğine varır. Çok iyi karşılanır. İyi misafir edilir, yer, içer ve dinlenir. Sakir de, ailesi de hem misafirperver ve hem de gönülleri zengin insanlardır.
Sonra tekrar yola koyulma zamanı gelir ve Derviş Sakir'e ve ailesine teşekkür ederken, "Böyle zengin bir insan olduğun için hep şükret." der. Sakir'den ise şöyle bir yanıt alır:

"Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen, gerçeğin kendisi değildir. Bu da geçer...".

Derviş, Sakir'in çiftliğinden ayrıldıktan sonra, bu yanıt üzerine uzun uzun düşünür. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra, Derviş’in yolu yine ayni yöreye düşer. Sakir' e uğrayıp, ziyaret etmek ister. Yolda karşılaştığı köylülerle konuşurken, köylüler:

"Haaaa o Sakir mi? O iyice fakirledi, şimdi Haddad'ın yanında çalışıyor..." derler.

Derviş, hemen Haddad'in çiftliğine gider. Sakir'i bulur. Eski dostu yaşlanmıştır. Üzerinde eski püskü giysiler vardır. Geçen süre içindeki bir sel felaketinde bütün sığırları telef olmuş, evi barkı yıkılmıştır. Toprakları da işlenemez hale geldiği için, tek çare olarak, selden hiç zarar görmemiş ve biraz daha zenginleşmiş olan Haddad'ın yanında çalışmak zorunda kalmıştır. Bu süre zarfında Sakir ve ailesi, Haddad'a hizmetkârlık yapmaktadırlar.

Sakir, Derviş’i, bu kez son derece mütevazi olan evinde misafir eder. Kıt kanaat yemeğini onunla paylaşır. Derviş, vedalaşırken, Sakir'e olup bitenlerden ne kadar çok üzgün olduğunu söyler ve Sakir'den su yanıtı alır:

"Üzülme... Unutma, bu da geçer..."

Derviş, gezmeye devam eder ve aradan uzun yıllar geçtikten sonra, yolu yine aynı bölgeye düşer. Öğrendiklerinden şaşkına döner. Bir süre önce ölen Haddad, ailesi olmadığından, bütün varını yoğunu, en sadık hizmetkârı ve eski dostu Sakir'e bırakmıştır. Sakir, Haddad'ın konağında oturmaktadır. Kocaman arazileri ve binlerce sığırı ile yine o yörenin en zengin insanı olmuştur. Derviş, eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar çok sevindiğini dile getirdiğinde yine aynı yanıtı alır:

"Bu da geçer..."

Birkaç yıl sonra Derviş yine Sakir'i arar. Ona bir tepe gösterirler. Tepede Sakir'in mezarı vardır ve mezar taşında söyle yazmaktadır: "Bu da geçer". Derviş, üzgün bir şekilde, "Allah Allah, ölümün nesi geçecek?" diye düşünür ve gider...

Ertesi yıl, Derviş, Sakir'in mezarını ziyaret etmek için geri döner ama ortalıklarda mezar falan kalmamıştır. Büyük bir sel gelmiş, bütün tepeyi silmiş süpürmüş ve Sakir'in mezarından geriye hiç eser kalmamıştır.

O yıllarda, ülkenin sultanı, kendisi için çok değişik bir yüzük yapılmasını ister. Bu öyle bir yüzük olacaktır ki, sultan mutsuz olduğunda umudunu tazeleyecek, mutlu olduğunda da, mutluluğun rehavetine kendini kaptırmasını, tembelliğe düşmesini önleyecektir. Hiç kimse, sultanı tatmin edecek böyle bir yüzük yapmayı başaramaz.

Sultanın adamları bir gün bilge Derviş’i bulurlar, yardım isterler. Sultan yüzüğe fena halde takmıştır. Derviş, sultanın kuyumcusuna hitaben bir mektup yazar. Kısa bir süre sonra, yüzük sultana sunulur. Sultan önceleri hiçbir anlam veremez; çünkü son derece sade bir yüzüktür bu. Sonra üzerindeki yazıya takılır gözü. Üzerinde biraz düşünür ve yüzü aydınlanır. Büyük bir mutluluk ışığı parlar gözlerinde. Sonunda tam da istediği bir yüzüğü olmuştur. Yüzüğün üzerindeki yazı mı? Şu yazılıdır yüzüğün üzerinde:

"Bu da geçer..."

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Hikaye amma çok uzunmuş demedim;üşenmedim,okudum.-Yanlış anlaşılmasın,okumayı çok severim ama genelde elim sayfalara dokunmalıdır-
Sonuç:
Güzel bir hikaye.
Bildik bir kıssa.
Anonim oluyor değil mi bu tür kıssaların kaynağı?

Sırrul dedi ki...

Derviştende Dervişmiş kendileri, zühd sahibi olmak buna denir olsa gerek, evet cenk beyin dediği üzere uzun ve güzel bir yazı..

Ebrûlî dedi ki...

www.lalezarvegulzar.blogspot.com

bu adres, hikayeyi bana gönderen arkadaşıma ait. Kendisi yeni blogcu oldu, buradan da hoşgeldin diyorum arkadaşım...

Aynı hikayeyi O'da yayınlamış. Tekrarda fayda var :)

Teşekkürler Cenk bey ve Sırrul...

suveyda dedi ki...

bugün çok hoş bişey olmuş onu anlatacam:)
bizim bir akraba var ve bu köyde yaşıyor.şimdi oralarda kar yağdı, işte hayvanları falan var,onlara bakmak lazım tabi karda kışta.evin büyüğüde yani adam işleri dolayısıyla evde değil.yani kadın idare etmek zorunda evi.neyse annem merak edip aramış bunu.annem daha bir stres yaptı nasıl yapacak bu karda kışta tek başına diye.ve kadının verdiği cevabı duyunca anneme dedim ki, anne budur ya helal olsun , o yürek yeter o adama kadın hiçbişey yapmasa bile.
kadın şöyle demiş.
-ne olacak yağsın, bugün yağarsa yarın güneş açar, buda geçer.

evet buda geçer ya HU.


İNSAN DARLANINCA BUNU DESE BİLE FERAHLIK BULUR